Yazarlara Önemli Tavsiyeler;

Kitap yazarları, yazanlar, ve yazmak isteyen değerli insanlar; Uzun deyip geçmeyin bu yazıyı, Çünkü itinayla yazılmış her kelimenin dibinde sizi yazarlığa yaklaştıracak adımlar yatacak. Bu denemeyi sonuna kadar soluksuz okuyun... Okuyun ki kalemlerinizi parmaklarınızın arasına her alışınızda zihninizdeki kaygılar gitsin, sizi yazmaktan uzaklaştıracak.

BİR ADIMDA, KİTAP NASIL YAZILIR?


Wattpad denilen bu naif ve içerisinde çok çeşit insan toplulukları bulunduran bu sitede yazar olmak istiyorsunuz hepiniz, değil mi? Aklınızda kitabı yazmak, büyükçe kitlelere okutmak ve ünlü yayın evlerine bastırtmak gibi düşünceler ve arzular geçiyor, biliyorum. Fakat iyi bir yazar olmak için ilk adım bu hayaller değildir ve hiçbir zaman olmamıştır. Elbette insanın bir hedefi, ulaşmak için deli gibi çırpınacağı bir doruk noktası olmalıdır. Lakin bu hedefler, binlerce nokta arasından başkalarıyla aynı noktayı belirlemekle oluşturulamıyor. Hayallerini belirlemekten kaçınıp başkalarının hayallerine dahil olmakla özgün bir eser doğmuyor. O yüzden ilk önce silin o güzel akıllarınızdan kitabı basılmış yazarlar gibi olmayı. Kaba tabirle kıskançlığa giren bu alışkanlıktan kendinizi bir an önce arındırın. Ve eğer bu konuma geldiğinizi, özgün olduğunuzu düşünüyorsanız; okumaya, okudukça da yazarlığa adım adım yaklaşmaya başlayın. Ama içinizde bir zerre kadar şüphe varsa kararlarınızı göz önüne getirin ve hak edip etmediğinizi sorgulamaktan kaçınmayın.
İlk işiniz her daim yazacağınız kitaba bir konu bulmak olmalıdır. Zira doğaçlama yazılan bir kitap, pusulası olmayan bir gemi gibidir. Özgün olun, özgün sulara yelken açın bu önemli adımı izlerken. Çünkü özgün kitap çok ama çok değerli bir madenle kıyaslanamayacak değerdedir.
İlk adımı ardınızda bıraktığınızı düşünüyorsanız eğer ki, yazıya devam edin.
Sonraki kısım tanıtımdır ve yeni başlayan acemi yazanlarımızın en büyük sorunudur. Şöyle ki: Bir tanıtımın içeriğinde, asla ama asla bir tanıtım bulunmaz. Tanıtımda karakterin fiziksel veya yaşamsal özellikleri, kitabın içeriği okuyana asla doğrudan aktarılmaz. Edebi yazılır tanıtımlar ve cümleler okuyucuda merak uyandırmak amacıyla oluşturulur. Kitabın konusuna gizlice parmak uzatılır, ki bu çok zor bir iştir. Tekrar tekrar okumak, ne söylediğini, okuyucunun kafasında nasıl fikirler oluşturduğunu tartmak gerekir. Misal tanıtımın bir cümlesinde 'Tezahüratlar arttıkça arkadaşlık bağlarını zayıflatırdı kibir.' dense, okuyucu bundan hikayede arkadaş münakaşalarının olduğunu çözebilir. Bu olması gereken bir unsurdur. Tabii bu cümle hikayenin ana konusundan doğmuşsa...
Ve ilk bölüme giriş başlar sıradaki adımda.
İlk bölümü yazmaya başladıysanız eğer, ilk dikkat etmeniz gereken şey şüphesiz yazım hatalarıdır. Yazım hataları kitabın mürekkep lekeleridir. Göze batar, cümleyi kaplar, okumayı önler ve anlamayı güçleştirir. Asla hikayenizin değerli sayfalarında yazım kirliliği bırakmayın. Çünkü okuyucu bir yazımda düzen ve özen beklemektedir.
İlk bölümde asla ama asla 'Ben 26 yaşında dul bir bayanım. Sarı saçlarım, kahve rengi gözlerim ve uzun bir boyum var.' gibi betimlemeden yoksun yazılar yazmayın. Bırakın okuyucu kitabı okurken yaptığınız o yaratıcı betimlemeleri okuyup da öğrensin. Mesela 'Yeşil gözlerimi gök mavisine çevirdim kesik kesik bulutların arasından görebildiğim kadarıyla göğün. Çivi gibi batan soğuk rüzgarın sarı dalgalarım arasında dolanması bile tehdit değildi vücudumda şu vakit.' gibi bir cümleden anlamalıyız kızın fiziksel özelliklerini.
Ve ilk cümlede asla ama asla karakterin ruh hali sebep belirtilmeden yansıtılmamalı. Kitabın başında 'Kaldıramazdı narin bedenim bu keskin acının kalıntılarını. Gözlerimi yeni güne açmaya dahil hali olmayan, yıkılmış bir adam görmeyi istemiyordum aynaya morlaşmış gözlerimi dikerek baktığımda. Dayanamaz, kaldıramazdım.' gibi bir cümleler topluluğu, asla ilk bölümle kullanılmaz. Eğer bir acı söz konusuysa yaşananlar açık açık yazılır, boş edebiyat yapılmaz.
İlk bölüm karakterin günlük yaşamından, yaptıklarından, hissettiklerinden, rutinlerinden oluşmalıdır. Her gün alt caddedeki yaşlı bir terzi olan ama yaşlılığına rağmen mesleğini yapmaktan yılmayan çok sevdiği ve o 'dedem' dediği adamı ziyaret eden bir karakter, İlk bölümde de aynen böyle yapmalı. Eğer ilk bölüm rutinlerden oluşamayacaksa, bu durumda yapılanlar normal bir düzeyde anlatılıp bilgileri okuyucuya sunmalı.
Diğer bir kural, konuşmalardır. Konuşmalar fıkra yazar gibi yazılmamalıdır. Bir nasrettin hoca fıkrasını ele alalım mesela, diyalogtan oluşur ve aynen şöyledir;
-Necmi abi, nasılsın hele, iyi misin?
-İyiyim yeğenim, alt köyde kuyu ipi kopmuş, ona tamire gidiyorum.
Bu içerisinde samimi kelimeleri bulunduran yazı bir fıkra yazısıdır, olması gerektiği gibi sade ve akılda kalıcıdır. Ama bazıları aynen böyle yazar.
Herkes bir yere otururken mete sinirden dozunu ayarlayamadığı bir sesle Emre'ye "Ağabey sen ne yapıyorsun? Ne oldu da birden adama vurmaya başladın? Ne yaptı adam sana?" diye bağırmaya başladı. Emre sakin bir şekilde cebinden çıkardığı sigarayı yakarken çok normalmişcesine "Tipi hoşuma gitmedi." derken Emrenin bu cümlesiyle hepimizin ağzı açık kaldı. Alperen fısıltıdan farksız bir şekilse kulağıma eğilerek "Megolomanlığın tıbbi boyutuyla karşı karşıyayız." dedi.
Örnekteki bu paragrafın yukarıdaki fıkra yazısından tek farkı, surat ifadelerinin belirtiliyor olmasıdır. Ve bu paragraftan kızın duygularını kaliteli bir şekilde okuyamaz, düşüncelerini bilemez, kitabı keşfedemeyiz.
Diğer kurallardan biri de basit cümleler kurmamaktır. Mesela "Bugün hava güneşliydi." cümlesi ile "Pencereden gördüğüm kadarıyla bugün hava güneşli olacaktı." cümlesi birbirinden fazlaca farklıdır. Lakin "Üşüyen, morarmış parmaklarımla tahtadan pervazına dokunduğum buğulu pencereden dışarıya diktim bakışlarımı usulca. Görmüş olduğum parlak gökyüzü ve sapsarı güneş ise bana dünki o ortalığı yakıp yıkan fırtınanın sakinleştiğini, ve güneşli bir günün yolumu aydınlatacağını işaret etmişti. İçimi bir nebze rahatlatan bu gerçeğe baktım soğuk gülümsemelerle, ciğerlerime sıcak bir nefes çektim.' cümleleri arasında bariz bir şekilde görülen bir değer vardır. İşte bu faktör zenginleştirir anlamları, cümleleri, hikayeleri.
Üstelik yazar karakterinin özelliklerini de kısa kısa anlatmalıdır. Mesela sabah kahvaltısında güler yüzlü annesinin masaya koyduğu bir zeytini sevip sevmediğini belirtebilir bir yazar. Soyut veya somut olarak sevip sevmediği şeyleri yer yer yazabilir. Bunlar bir hikayeyi zenginleştiren tanımlardır ve insana okumayı sevdirir.
Ve sıra geldi en önemli unsura bir yazıdaki, betimleme...
Betimleme dediğimiz şeyin tasfiri asla 'Yeşil renkli bir oda, koca ayaklı bir kuş veya mavi gökyüzü' gibi terimler olamaz. Bulunulan yerin betimlemesi yapılacaksa eğer, yazar kendini o hayalindeki odada hissetmeli ve gözüne ilk çarpan temel şeyleri yazmalıdır. Ve bunu oturup da duvarlar bu renkte, parkeler böyle döşenmiş gibi gereksiz bir şekilde yazmamalıdır. Cümle aralarında kullanmalı, bakıldığında göre çarpmamalıdır.
Örnek;
*
Işık şehrin üzerinden yavaş yavaş çekilirken Çağlay'ın içi akşamın doğmasıyla usul usul ısındı. Derisini yakan alev kendini soğuttuğu gibi içi titredi, rahatladı. Sevmezdi çünkü o güneşi. Işık ona çok farklı şeyler çağrıştırır, ruhunu bitkinleştirirdi. Katlanamazdı bu yüzden sabahlara, gece arardı her bir köşede özlem duya duya.
Islak kıyafetlerinden kurtulup giydiği kıyafetleri derisine sürtünüp bu sonbahar - yaz dönümünde terlemesine sebep oluyordu. Aslında sonbahara göre giydikleri biraz kalın kaçıyordu, ama herhangi bir şekilde tanınmayı istemediğinden dışarıdayken böyle giyinmeyi tercih ediyordu. Her an, her şey olabilirdi ve her daim hazırlıklı olması gerekiyordu. Sıkıcı hayatının sıkıcı yönü de buydu işte.
Günün sonunda oturup, "İşte, bir günüm daha ölmeden geçti." diyebilmek...
Büyük ve hızlı adımlarla mesaiden yırtıp eve giden aceleci insanlar görüyordu, ve onların aksi yönünde ilerliyordu sakinlikle. Küçük çocuklar neşe dolu yürüyüşleriyle kolkola girip zıplayarak yürüyor, annelerinin yüksek sesle yaptığı ikazlara kulak asmamakta inat ediyorlardı. Hastalıktan mustarip yaşlı dedeler ve nineler de; Kimisi dizini, kimisi kolunu, kimisi de belini tutarak bir an önce akşam yemeklerini o nimet olarak gördükleri televizyonlarını izleyerek yemek üzere ellerinden geldiğinde hızlı gitmeye çalışıyorlardı.
Caddelerin hikayesi hep böyleydi. Hep bir acele, hep bir kalabalık... Kimse durup da akşamın oluşunun keyfini çıkarmazdı. Oysa ki ne büyük mucizeydi şu karanlıkta var olan yıldızların ışıldaması!
*
Bu örneği okuduğunuzda betimlemenin ara ara, abartılmadan okuyucunun o anki duygularıyla dikkat ettiği kadarını yazdığımı göreceksiniz.
Son adım ise edebi cümleler kurmaktır ve maalesef ki bununla ilgili verebileceğim tek bilgi; Empati kurmayı ileri derecede öğrenmeniz ve hislerinizi kağıda aktarmayı bilmenizdir. Hayal gücünüzü iyi bilemeniz, size hayat dersi vermekle kalmayacak; Anlatımızı da kuvvetlendirecektir.
Ufak bir not daha...
Asla güzel yazdığınızı ve bu güzelliğin doruk noktasında olduğunuzu düşünmemelisiniz. Hep kendinizi geliştirmeye, bir adım öne ilerletmeye önem vermelisiniz. Çünkü en kusursuz yazılar, 'yapamam' dediğiniz şeylerin üzerine vardığınızda başlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Merhaba!

Eleştiri ve Tasarım isteklerini Facebook grubumuzdan almaktayız.

Facebook grubumuza üye olmak için Buraya Tıklayın!

×